Av. Nimet Karabulut Maltepe CHP İlçe Başkanlığında yoğun bir kalabalığın katıldığı bir toplantı ile 2015 Genel Seçimlerinde 1 . Bölge Milletvekili Aday Adayı olduğunu açıkladı.
CHP çatısı altında CHP İlçe Kadın Kolları Başkanlığı, İlçe Başkanlığı, İstanbul İl Başkan Yardımcılığı, Maltepe belediye meclis üyeliği, meclis başkan vekilliği,belediye başkan yardımcılığı, encümen başkanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyeliği ve Hukuk Komisyonu, Cem Vakfı Kadın Kolları Genel Başkanlığı ve yönetim Kurulu Üyeliklerini görevlerini başarı ile yerine getiren Av. Nimet Karabulut CHP İstanbul 1. Bölge Milletvekili Aday Adaylığı açıklaması yaptı.
CHP Maltepe İlçe Başkanlığı Salonunu dolduran kalabalığa zamanlarını ayırıp kendisini yalnız bırakmadıkları için teşekkür eden KARABULUT ‘’Ben kendimi köyden şehre gelerek okumaktan dolayı şanslı saydım. Şayet İstanbul’a gelmeseydik köyde okuma imkanım olmayacaktı. Bu nedenle köylülerime bir vefa borcum olduğunu düşündüm. Bu düşünce ile İstanbul’da yaşayan köylülerimizle Arguvan Kuyudereliler derneğini kurduk ve 1994 yılından itibaren 16 yıl derneğimizin başkanlığını yürüttüm. Bu görevde bulunduğum süreçte alt yapı sorunları başta olmak üzere yörenin kalkınmasını amaçlayan bir çok örnek projeyi hayata geçirdik. Bu çalışmaları yaparken beni destekleyen erkek egemen bir toplumda köy derneğine bir kadını getiren çağdaş köylülerime de burada teşekkür ediyorum.
Arguvan ilçemize bağlı tüm köylerin bir araya gelerek kurduğu Arguvan Eğitim ve Kültür Vakfı’nın kurucusu ve yönetim kurulu üyeliğinde bulundum. Buradaki çalışmamda da hepiniz bilirsiniz Arguvan türküleriyle meşhurdur. Türkülerimizin yok olmaması ve geliştirilmesi için festival düzenlemesine katkı yaptım ve ilk festivalde komite başkanlığında bulundum.
Malatya sivil toplum örğütleri birliğinin kurucularından olup uzun zaman yönetim kurulu üyeliği yaptım.
PEKİ Siyasete nasıl girdim; bir kadın olarak erkeklerin kıran kırana bir birleri ile yarıştıkları bir mecrada ne işim vardı.
Esasen 12 eylülden sonra partilerin kurulmaya başlaması sırasında çalışmalara katıldım. Ancak aktif olarak görev almadım. SHP’ye üye oldum.
Siyasete ancak oy vererek katkı sağladım. Taki 1999 seçimlerinde partim barajın altında kalınca partime sahip çıkıp yeniden hayat bulmasına katkı yapmak üzere geldim.
CHP Maltepe İlçesinde kadın kolu başkanlığı-ilçe başkanlığı yaptım.
İstanbul il yönetiminde başkan yardımcılığı yaptım,
2009 yılında Maltepe belediye meclis üyeliği- meclis başkan vekilliği- belediye başkan yardımcılığı,encümen başkanlığı yaptım.
İstanbul Belediyesi Büyüşehirde meclis üyeliği ve hukuk komisyonu üyeliğinde bulundum.
Bir taraftanda sivil toplum çalışmalarına devam ettim. Alevilerin hak aramasında yasalar önünde haklarının alınmasına katkı sunmak üzere Cem Vakfı’nda çalışmaya başladım. Burada Kadın Kolları Genel Başkanlığı ve yönetim kurulu üyeliğinde bulundum.
Değerli dostlarım ;
Eskiden insanlar kahvelerde oturup sohbet ederken ne olacak bu ülkenin hali diye şikayet ederlerdi. Şimdi ise yarın benim başıma ne gelecek biz ne olacağız diye konuşmakta ve şikayet etmektedir. Ben oturup şikayet etmektense ülkemdeki insanların huzur içinde yarın korkusu olmadan yaşaması için ben ne yapabilirim nasıl katkı koyabilirim düşüncesiyle milletvekilliğine aday olmaya karar verdim.
Bizler Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının , laik,demokratik ,sosyal bir hukuk devleti olarak kurdukları Cumhuriyet’te gözlerimizi açtık ve belli bir süre yaşama şansını elde ettik. Ancak 1950 yılından itibaren kurulan sağ iktidarlar sayesinde maalesef bu günlere geldik. Bu günlere getiren süreci sizlere uzun uzun anlatıp zamanınızı almak istemiyorum zaten hepiniz biliyorsunuz. Şimdi geldiğimiz noktaya değinmek istiyorum. 2002 yılının kasım ayından yapılan seçimle iş başına gelen bugünkü iktidar çok güzel bir strateji uygulamıştır. Siyasi literatürde hep örnek verilir.
Kurbağa sendromu…
Kurbağayı su ile dolu bir kazana koyar ocağıda kısık ateşte yakarsan kurbağa suyun ısındığını hissetmez. Hissettiğinde ise artık iş işten geçmiş olur ve kazandan sıçramaya mecali kalmaz ve ölür.
Biz sol sosyal demokratlar kendi kendimizi yerken atı alan Üsküdar’ı geçmiş biz halen kendimizi var etmek, başkan olmak için bölündük ve her seçimide kaybettik. Biz birbirmizle uğraşırken bir de baktık ki laik Cumhuriyetin tüm kazanımları yok edilmiş tüm devrim kanunları kaldırılmış Atatürk’ün heykelleri yıkılmış, ordu kumpas davalarıyla işlevsiz hale getirilmiş, eğitim sistemi çağdaş ve bilimsel olmaktan çıkarılmış 4 artı 4 artı dört sistemi getirilerek dindar ve kindar gençlik yetiştirilmeye başlanmıştır
12 Eylül anayasasında zorunlu din dersleri olmasına rağmen yeterli görülmemiş ve tüm okullar imam hatipleştirilmiştir. Bu nedenle çocuklarımız çağdaş eğitim almaktan uzaklaştırılmıştır.
Ülkenin her yerinde,Cumhuriyet kazanımı olan fabrikalar, bankalar, araziler özelleştirme adı altında satılmış ve kamu kaynakları yok edilmiştir.
Hayatını kaybeden gençlerimizi rahmetle anıyorum.
Tarım yok edilmiş kendi kendine yeten bir ülkeyken, dışardan herşeyini ithal eder hale getirilmiştir.
Tarımla uğraşan köylü yoksullaşmış ve işsizlik %15 seviyesine çıkmıştır.
Köylü işsiz kalınca ya büyük şehre göç etmek durumunda kalmış yahutta köyündeki maden ocaklarında taşeron işçi olarak çalışmaya mahkum olmuştur. Bu süreç sonuçunda ağır bedeller ödemek durumunda kalmaktayız. 2014 yılında yaşanan soma madenlerindeki kaza demiyorum 301 işçimizin katledilmesi ile ölümlerini yaşadık, Ermenek’te yaşadık ve bir yıl içinde 1886 işçimiz hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden tüm işçilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Sendikalar güçsüz bırakılmış, işçiler taşeronlaştırılmış ve asgari ücretle çalıştırılarak fakirleştirilmiştir. Ve iktidara avuç açar hale getirilmiştir.
Devlet olanakları hükümet tarafından parti yardımı gibi gösterilerek yandaş yaratılmıştır. Dini ve yoksulluğu kullanarak iktidarlarını sürdürmek istemektedirler.
Değerli dostlarım o kadar çok olay yaşıyoruzki her sabah, acaba bugün ne olacak diye korkuyoruz ve endişeleniyoruz.
Ülkeyi yöneten iktidar sahipleri ülkede huzuru sağlayacaklarına, huzuru bozan şiddet içeren bölen konuşmalar yapıyorlar ve yapmaya devam ediyorlar.
Dönemin başbakanı ülkenin tek söz söyleyeni olduğu için parlemento işlevsiz hale getirilmiş erkler ayrılığı yok edilmiş ve yasama yürütme ve yargı tek kişinin iki dudağı arasıda kalmıştır
İktidar gücü ile hayatımızın her alanına müdahale ederek kadınların kaç çocuk doğuracağına, nasıl doğum yapacağına, ne yiyip ne içeceğimize kendisi karar verir hale gelmiştir. Bu baskılar sonucu haziran eylemleri başlamış tüm Türkiye ayağa kalkmıştır.
Halk hareketinde 8 gençimiz hayatını kaybetmiş ve çok sayıda gençimizde bir ömür boyu sakat kalmıştır. Hayatını kaybeden gençlerimizi rahmetle anıyorum.
Toplumdaki bu şiddet söylemleri o kadar yaygınlaşmıştır ki tüm toplum birbirinden nefret etmeye başlamış ve en küçük bir olayda cinayetler işlenmektedir.
Türkiye’de insan hayatının bir cam kadar değeri olmadığını öğrendik.
Bu şiddetten en çok zarar gören kadınlar ve çocuklar olmaktadır. AİLE İçi şiddet %1400 artmış ve her gün kadınlar en sevdikleri eşleri, kardeşleri ve babaları tarafından öldürülmekte veya fiziksel şiddet görmektedir.
Kadınlar artık sokağa çıkmaya korkmakta ve aileler çocukalır için endişe duymaktadır. En son örnek Özgecan’dır. Hepimizi derinden üzen ve insanlığımızdan utandıran bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Rahmetle anıyorum.
Atatürk’ün “ Ey kahraman Türk kadını ,sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükseltmeye layıksın” sözlerinin aksine bugün Türk kadını yerlerde sürünmektedir.
Geçtiğimiz hafta kar yağdı herkes karın güzellik ve saflığını yaşarken biz malesef kartopu yüzünden öldürülen gazeteci Nuh Köklü’nün öldürülmesi ile Türkiye’de insan hayatının bir cam kadar değeri olmadığını öğrendik.
Evet değerli dostlar verebileceğimiz o kadar çok örnek varki daha fazla uzatmak istemiyorum.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk bize yön göstermiş “yurtta sulh cihanda sulh” diye ancak geldiğimiz noktada biz sulh’u unuttuk ve insanlarımız en küçük bir olayda birbirini öldürür oldu.
Halbuki bu topraklarda yaşayan, Pir Sultanlar, Şeyh Bedrettinler, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana, Yunus Emreler yaşamış ve insanlara barışı sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı ve “ne olursan ol yine gel” diyerek birlikte yaşamayı istemişlerdir.
Hacı Bektaş Veli “incinsende incitme” demiş.
Hazreti Ali “sana bir tokat atana öbür yanağını uzat” diyecek kadar hoş görüyü insanlara aşılamak istemişlerdir.
Siyasi iktidarın bu kadar ayrıştırıcı uygulamalarına rağmen ülkemiz insanı sağ duyulu davranmış ve ülke barışını bozacak hareketlerden kaçınmıştır.
Genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu başbakan yapalım.
İktidar polis devleti kurmak istiyor,tek adam düzeni ve başkanlık sistemine karşı bunlara dur diyecek,umudun adı CHP’dir.
Gelin hep beraber haziran seçimlerinde yüreği soldan atan sağduyulu insanlar olarak partimizi iktidara taşıyalım ve genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu başbakan yapalım.
Yolumuz açık olsun,Partimiz iktidar olsun
Yaşasın umudun adı CUMHURİYET HALK PARTİMİZ.
NİMET KARABULUT KİMDİR?
1955 yılında malatya arguvan kuyudere köyünde dünyaya geldim.
İlk-orta-lise öğretimini istanbulda tamamladım. İstanbul üniversitesi
Hukuk fakültesini 1977 yılında mezun oldum.
1979 yılından itibaren serbest avukatlık yapmaktayım. Evli ve 2 çocuk annesiyim.